Sanatçılar:
Hakan Selçuk Bacak (bacak), Badem (badem), Fırat Bingöl (firatbingol), Neşe Çoğal (nese cogal), Özge Enginöz (ozge enginoz), Eda Gecikmez (edagecikmez), Fikret Gerçik (fikret gercik), Murat Germen (muratgermen), Ozan Gezer (ozan), Kutlu Gürelli (kutludamla), Lara Kamhi (larakami), Hatice Kul (hatice), Christina Maria Kulot (christina maria kulot), Zekine Kundukan (zekine kundukan), Lefor (el-gringo), Esra Sağlık (esra), Tolga Savaş (tolgasv), Kıvılcım Harika Seydim (kivilcim harika seydim), Berkay Tuncay (berkay tuncay), Tahir Ün (tahir un), Feza Velicangil (feza), Aslı Vural (asli vural), Ercan Vural (ercanvural)

HAYAKA ARTI
Çukurcuma Cad 19A Tophane Istanbul

25 Mayıs - 9 Temmuz 2011

 

Güncelle!

Güncel Sanatta Hareket ve Katılım
----------------------------------------------

“Faust: ‘Burada bazı bilmecelerin çözülmesi gerekir.’
Mefisto: ‘Ama kimi yeni bilmeceler de ortaya çıkabilir.’”
Rolf Tiedemann’ın ‘Walter Benjamin’in Pasajlar’ı için Giriş yazısından


André Malraux’nun kimi postmodern stratejilerin bir öngörüsü olarak kültleşen Le Musée Imaginaire/Hayali Müze adlı çalışması, çoğu zaman sanatın sınırsızca genişlemesi olarak değerlendirildi. Yazar “fotoğrafik röprodüksiyonlar”dan kurduğu bu “duvarsız” müzede mekanik röprodüksiyonun sanat nesnesinin özgünlüğünü ortadan kaldırması bir yana, özgünlüğünü saptayabilme hatta oluşturabilme potansiyeline işaret ediyordu.

Çoğaltım ve kitlesel üretimin seçkin/popüler-yüksek/aşağı ayrımlarını silebilme, sanat eserinin kült değerini ortadan kaldırabilme ve ritüele olan bağımlılıktan kurtarabilme potansiyeli, hemen öncesinde sanat yapıtının “aura”sının yok olması çevresinde tartışılmaya başlanmıştı zaten. Walter Benjamin de sanatın artık siyasal bir işlev kazanmasından yanaydı. Tekniğin olanaklarıyla gerçekleşen çoğaltımın sanatın kitleselleşmesine olanak sağlayabileceği ve böylece sanatın politikleşerek tekrar hayata bağlanabileceği düşüncesi, kısa süre içinde avangard tarafından hızla sahiplenildi. Bu gelişmelerin sanatı bağlamından söktüğü, sanat geleneğini paramparça ettiği, sanat eserinin “aura”sını yok ettiği ileri sürülse de, sanatçılar aynı zamanda yeni imkânların söz konusu olduğunu biliyorlardı. “Hayali Müze” öngörüsünün bağlamı zaman içinde genişledi. Sanat nesnesinin gerçek dünyanın kopyası olmaktan çıkıp dijital ortamda varlığını sürdüren sanal bir görüntüye ve nesneden bağımsızlaşarak enformasyona dönüşmesi süreci 1990’lı yıllardan itibaren de internet üzerinden izlendi.

Günümüzde dijital medya günlük hayatlarımızda sağlam bir yer edinmiş durumda. Gelişen teknolojiler, küreselleşen kitle iletişim araçları ve internet, sanatın algılanma süreçlerini de etkiledi ve sanatı herkesin ulaşabileceği hale getirdi. Dolayısıyla sanatın rolü ve varlığı da önemli bir değişim ve gelişim sürecine girdi. Günümüzde sanat deneyimi, yalnızca müzeler ve diğer kültür kurumlarında değil, evde, işte veya internet erişiminin bulunduğu her yerde ve zamanda yaşanabiliyor. Bu anlamda, dijital teknolojiler, sanatta “ulaşılabilirlik” ve “demokratikleşme” söylemlerinin gelişmesinde oldukça etkili oldu. Bu perspektifte sanat, uzun zamandır, yapıt olarak tamamlanmış bir estetik temsilden, bilgi üreten ve iletişim alanı yaratan bir eyleme dönüştü.

Sanatçılar, nihai sonuç kadar sürece de odaklandı ve bir sanat eserinin yaratılmasına deneysel ve evrimsel bir süreç olarak yaklaşıldı. Bu durum, sanatı, belirli bir sosyal grup için üretilmiş, meta değeriyle sınırlı bir nesne olmaktan çıkarıp, daha geniş bir sosyal bağlama işaret eden bir süreç olarak belirledi. Günümüz sanatçıları artık eserleriyle sanat tarihini yazmanın ya da estetik formlar yaratmanın ötesinde sanal gerçeklik, bilgisayar ekranı ya da web ortamı gibi fiziksel olarak var olmayan mekânların politik ve ekonomik olarak oynadıkları role de odaklanıyorlar; teknolojinin araçlarıyla yalnızca güncel olanaklar sağladığı için değil, stratejilerini toplumsal ve kültürel alana uygulanmakta kullanmak üzere ilgileniyorlar. Şüphesiz, sanatta geleneksel kategorilerin sınırları teknolojinin kullanılmasıyla gittikçe farklı bir boyut kazandı, galeri ve müzelerin belirleyici konumda olduğu bir sanat sisteminde alternatif sanat hareketleri de görünür olmaya başladı. Teknolojinin olanakları artık kurumların duvarlarını aşarak sanatçılara kendi üretim, sunum, sergileme ve iletişim özgürlüğünü sağladı. Başlangıcından beri izleyiciyle dolaysız iletişim kurabilme, etkileşim yaratabilme ve üretimlerin kolaylıkla sergilenmesi ve tartışılabilmesi konularında sanatçılara bağımsız olabilecekleri bir platform sunan internet, sahip olduğu küresel ölçekte ulaşılabilir izleyici kitlesinin varlığı, sürekli değişebilirliği, kopyalanıp çoğaltılabilirliği ve istenirse kolayca ortadan kaldırılabilirliği, ucuz üretim ve dağıtım koşulları, dolayısıyla son derece dinamik yapısıyla, sanat alanını neredeyse şimdiye dek benzeri olmayan bir karaktere kavuşturdu.

İnternet, günümüzde de sanatçılar tarafından mekânsal ve kurumsal kısıtlamaların aşılabildiği bir alan olarak görülüyor ve sanatsal üretimlerin gerçekleştiği, izlendiği, tartışmalarının yaşandığı özerk bir ortam olarak varlığını sürdürüyor.
Enformasyon toplumu ve bilişim çağı kavramları her ne kadar işleyiş açısından dijitalleşmeye işaret etse de kültürün tüm alanları görsellik üzerinden tarif ediliyor, günümüzde toplumsal yaşamın büyük bölümü “ekran”lardan, “pencere”lerden, “ara-yüz”lerden oluşuyor. Bu bağlamda, dijitalleşme sürecinde müzelerin/galerilerin, sanat ürünlerini birer görsel enformasyona dönüştürdükleri ileri sürülebilir mi? “Hayali müze” projesi, sanatın popülerleştiği, imgeselleştiği ve tarihsizleştiği bir geleceğin işaretlerini mi veriyor? Yoksa, sanat aracılığıyla yaratılan ağlar yeni bir toplumsallık modeli üretmek amacıyla kullanılabilir mi?

arayuzgaleri.com projesi tam da bu sorulara odaklanarak süreci tersyüz ediyor ve sanaldan gerçekliğe “geri-dönüş”ün olanaklarını ve sınırlarını deneyimliyor. Projenin bir seri olarak planladığı sergilerin ilki olan Güncelle! ise görsel sanatlar alanında özgünlük söylemleri, değer biçme şekilleri, arz-talep ekonomisi ve “şimdi”nin sağlayacağı rastlantısal esintilere odaklanan bir aracı-platform olarak kurgulandı.

Nicolas Bourriaud, sanatın “görünür hale geldiği uzamı hesaba katan bir müdahale biçimi” olduğunun altını çizer. Bu perspektifte, sanatçıların birer kullanıcı olarak kimlik kazandığı arayuzgaleri.com’a katılan çalışmalar arasından yapılan küratöryal seçim, sanatın üretimi ve yer değiştirmesinin zamana ve mekâna bağlılığı sorusu üzerine gelişti. Çeşitli mecralarda üretilen çalışmalarla internet ortamında, bir ekran karşısında kurulan ilişkinin “alımlama”ya dönüşme süreci, bu sürecin fiziksel bir sergi mekânında varlık kazanması, sergi alanının sorumluluğunun artık sanatçı tarafından değil küratör tarafından yüklenilmesinin sonuçlarını ortaya koydu. Bahsedilen sorumluluk dahilinde, serginin yalnızca özerk uzamsal koşullarının araştırılması değil, oranları ekranın boyutuna göre değişen dijital görüntülerin çoğunun birer “temsil” olduğunun da hesaba katılması gerekiyordu. arayuzgaleri.com’da kimi sanatçıların “gerçek” isim yerine nickname’leriyle yer alıyor olması, hatta kimi kimliklerin/işlerin verdiği “pseudo” hissinin taşıdığı risklerin göze alınması da kaçınılmazdı. Bu deneyimde tersyüz edilen klasik küratöryal metodoloji, sanatçı odaklı çalışma pratiği ve özellikle karar/seçim mekanizması geleneksel olarak işleyemedi. arayuzgaleri.com’un var olan dijital koleksiyonundan yapıt odaklı bir seçkiye yönelen Güncelle!’nin inşa yöntemi, tam da “Güncel Sanat”ın içeriksel olarak uzun zamandır ilgilendiği gerçeklik, gerçeğin bozulması, bilginin muğlaklığı, temsil sorunu gibi konularda internetin olasılığa açık konumu üzerinden yeni stratejilerin araştırılması ve yaratılmasını zorunlu kıldı. En temel anlamıyla sergi, internetin örgütlenme/karşılaşma/katılım rolünün öne çıktığı bir iletişim ağı üzerinden, değişmez ve mutlak bir süreklilik yerine geçici bir özerk bölge oluşturmaya girişti.

Diğer yandan dijital uzamdan fiziksel mekâna geçişte değişen “izleme/okuma” pratiğine dikkat çekilmesi gerekliliği, yapılan seçkinin mümkün olduğu kadar mecra çeşitliliğini öne çıkarmasını talep ediyordu. Bu anlamda, çerçevesiyle sınırlanan ve geleneksel yöntemlerle üretilen tuval resimleri ile kendi alanını yaratan video çalışmaları, ebadı mekâna göre şekillenebilen dijital fotoğrafik üretimler ile “site-specific” enstalasyonların karşılaştığı bir sergi ortaya çıktı. Sergi kurulumunda, muratgermen’in “panoramik” fotoğrafı, bacak’ın diptik tuval çalışması, tolgasv’nin desen-resimleri, ercanvural ve hatice’nin mekânsal yerleştirmeleri dijital ortamda bir imge olarak izlenen çalışmaların sergi mekânına taşındığında mekânsal algıyı nasıl dönüştürebileceğinin en keskin deneyimlerinden oldu. kutludamla’nın “Venüs” oyuncak-heykeli ve el-gringo’nun desen defteri, ironik ve samimi formlarına karşıt olarak, dijital ortamdan fiziksel mekâna geçerken sergideki yerlerini müzeolojik bir sunumla aldılar. feza ve zekine kundukan’ın figüratif tuval resimleri mekânsal ölçek, renk ve plastik değerlerin dijital bir imgeden “alımlama”nın olası risklerini izleyiciye işaret eden çalışmalar olarak sergide ayırıcı bir role sahipler. Benzer biçimde, firatbingol’un İstanbul foto-kolajları ile christina maria kulot, asli vural, edagecikmez ve nese cogal’ın resimleri, uzamlarını kendi iç alanlarında yaratsalar da, diğer çalışmalarla kurdukları diyalog etrafında, mekânsal karşılaşmaların potansiyellerini bir kez daha görünür kılıyorlar.

ozan, berkay tuncay ve badem’in gerçekliği muğlak gündelik yaşam karelerinden oluşan manipülasyonları, yalnızca arayuzgaleri.com’da değil sergi mekânında da sanat-hayat gerilimini beslemeye devam ediyorlar. esra’nın üçlü yüzey enstalasyonu, fikret gercik ve larakami’nin mütevazı malzemelerle yarattıkları güçlü işleri ile kivilcim harika seydim, ozge enginoz ve tahir un’e ait video çalışmalarının kendi izlenme alanlarını yaratması yine monitör ile sergi mekânında izleme pratiğinin farklılığının algıda açtığı dönüşüme işaret ediyor. Sonuç olarak, bu sergide seçilen çalışmaların her birinin zaman-mekân değişiminin sonuçları üzerine sunduğu işlevsel model de, bu işlerin yalnızca uzamla değil birbirleriyle kurdukları bazen paralel, bazen gerilimli diyalog da, serginin bütününde üretilmeye çalışılan cevaplara değil, ortaya çıkabilecek sorulara odaklanan bir yaklaşım öneriyor.

arayuzgaleri.com’da konumlanan dijital imgelerin söylemler arasındaki sınırları ve özgürlük alanlarını genişletmesi ve kategorilere direnen üretimlere “ayırıcı” olmaktan çok “eşitleyici” bir özellik kazandırması, demokratikleşme kavramını destekler görünüyor. Diğer yandan, her bir sanat üretiminin içeriğini besleyen özgül formun ancak fiziksel bir mekânda izleyiciyle “aracısız” karşılaşma anında kendini açabileceği de göz önüne alınmalı. Bu anlamda sanatın üretimi ve yer değiştirmesinin zamana ve mekâna bağlılığı sorusunu geliştiren küratöryal pratiğin ve sergileme yöntemlerinin farklılığı, değişebilirliği ve potansiyelleri üzerinden bir deneyim alanı kendiliğinden yaratılmış oldu.

Her sistem, varoluş alanlarını kendi belirlediği sonuçlar açısından okur. Bir alanın değerler sistemi sarsıldığında ya da tehdit edildiğinde, kabullenilen sistem de yerinden oynayabilir, hatta altüst olabilir. Sanatsal ifadenin “sınır”lara karşı olan tavrı, internette yaratılan katılım ve görünürlük, temsilin aracısız konuma getirilmesi hedefi, gerçek mekânda temsil ihtiyacı sorularının gündeme getirilme olasılığı ve varlığını bir akış durumu içinde sürdürmek... Her ne kadar, “her şeyin kendi karşıtına gebe olduğu”nun bilincinde olsak da, sanatsal olgunun gökten inip her tür ideolojiden arınmış bir boşluğa düşmediğini de hatırlamak gerekir. Bu nedenle, Güncelle!, bir araya gelmenin ya da karşılaşmanın sonucunu sunmanın ötesinde, içinde karşılaşmaların meydana gelebileceği uzamlar yaratmakla ilgileniyor ve ortak bir duruş yakalamaktan çok çalışmaların bütününe hâkim olan söylem çeşitliliğini öne çıkarmayı amaçlıyor.

Sergiye verilen Güncelle! başlığı, hareket halinde şekillenen ve katılımla biçimlenen yaratıcı pratiklerin “geçici” birlikteliğine/sürekliliğine, yeni stratejilerin potansiyellerine işaret ediyor.

(Fotograf: Kayhan Kaygusuz)