Sözden Öte

4. ULUSLARARASI MARDİN BİENALİ - 4 MAYIS – 4 HAZİRAN 2018

Bienal Küratörleri: Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek, Derya Yücel

Bienal Direktörü: Döne Otyam


Uluslararası Mardin Bienali “Sözden Öte” temasıyla 4 Mayıs 2018’de gerçekleşti. 2010 yılından bu yana hem gerçekleştiği coğrafyada hem de küresel ölçekte önemli etkinlikler arasına giren Uluslararası Mardin Bienali'nin 4. edisyonunun küratörlüğünü Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek ve Derya Yücel’den oluşan ekip üstlendi.


Döne Otyam'ın direktörlüğü ve Mardin Sinema Derneği'nin ev sahipliğinde gerçekleşleşen 4. Uluslararası Mardin Bienali’nde, “Sözden Öte” teması altında bakış, beden ve sınırlar kavramlarını ele alan çalışmalar yer aldı. Birbirleriyle etkileşimli üç tematik bölümden oluşan etkinlikte, "SÖZDEN ÖTE" üstbaşlığının altında Fırat Arapoğlu'nun "Sonsuz Bakış", Nazlı Gürlek'in “Beden Dili” ve Derya Yücel'in "Sınırlar ve Eşikler" başlıklarını taşıyan bölümlerinin her biri, sözün ötesindeki anlam üretme ve ifade biçimlerine odaklandı. Bu üç tema etrafında bir araya gelen sanatçılara ait üretimlerin izlendiği etkinlikte, sözün ötesinde bakışın, bedenin ve mekanların diliyle yaratılan çeşitli ifade biçimlerinin bir araya getirilmesi amaçlandı. Bienal, dilin, kelimelerin, sözün ötesinde vuku bulan bu üç ifade biçimi, sanatın temel malzemesi olan görsel, bedensel ve mekânsal yaratım hallerini merkezine aldı.


Bienalin 4. edisyonu da, tıpkı öncekiler gibi, Mardin kentinin tarihi mekanlarını, müşterek bir alanın ve ortak bir dilin üretimini araştıran platformlara dönüştürdü. Bu açıdan Alman Karargahı, Hamam, Mardin Müzesi Galerisi, Revaklı Çarşı Dükkanları ve Marangozlar Kahvesi bienal mekanları oldu.


www.mardinbienali.org


"Sınırlar ve Eşikler"
Derya Yücel


4. Uluslararası Mardin Bienali’nin üç tematik alt başlığından biri olan “Sınırlar ve Eşikler”, sanatçıların üretimlerine coğrafi, fiziksel, zihinsel, algısal, sezgisel ve metaforik bağlamda sınırların, sınırsızlıkların, eşiklerin ve hafızanın alanı olarak “mekan” kavramı çerçevesinde bir okuma öneriyor.

Somut ya da soyut nitelikte olsun “mekan” kavramı, bireysel ve toplumsal pratiklerin şekillendirici bir unsuru olarak coğrafi, fiziksel, zihinsel, psikolojik ve varoluşsal anlamda yaşamı “sınırlar” üzerinden tanımlar. Mekanın geleneksel sınırları, kültürün ve kimliğin de sınırları, bir mekana ait olma durumu, varoluşsal içeride olma durumu olarak tahayyül edilir. Çünkü sınır kavramı aynı anda “içerisi ve dışarısı” ayrımına bağlanır. Sınır koymak, birçok olası anlamı içeren bir edimdir, kimi açıdan doğal, kimi açıdan gerekli kimi açıdan güç ve irade göstergesi olarak düşünülebilir. Diğer yandan Georg Simmel’in şu erken önerisi de dikkate alınmalıdır; “insan yalnızca sınırlar koyan bir varlık değil, aynı zamanda sınırları olmayan bir varlıktır”1.

Küreselleşme, göç, yerinden olma/edilme, bilginin, sermayenin, insanların ve nesnelerin hareketliliğine eklenen; iktidar, kamu otoritesi, tüketim kültürü ve rant ekonomisi aracılığıyla yer/mekana ait hafızanın sürekliliği, onu hızla istila eden yeni kurguların baskısıyla uzun zamandır aşınıyor. Bilgi, tarih, bellek ve kimlik, kimi noktada mekandan bağımsız olarak akışkan ve sürekli değişim içindeki bir olguya dönüşüyor. Uygarlık anlatısının mekan ile ilişkisinden ulus-devlet sistemlerine, küresel enternasyonalizm tahayyülünden, göç-sürgün ve yer değiştirmeye, coğrafya- aidiyet-kimlik kavramları değişiyor. Bugün her türlü “mekan”, onları özel kılan niteliklerini yitirip, var olduğu kabul edilen tüm sınırları destekleyemez muğlaklığa dönüşüyor. Dolayısıyla, bu muğlak ara alanlarda ısrarla beliren sınırları aynı anda hem ayıran hem birleştiren “eşik” kavramını, zihnimizden bedenimize, ilişkilerimizden gündelik yaşam dinamiklerimize, geniş coğrafyalardan kentlere potansiyel bir karşılaşma alanı olarak görebilir miyiz? Sınırlar bir tür korunması gereken “mücadele” alanıysa; eşikler, sınırın diğer tarafında olanla karşılaşmada birer “ötekilik” adacığı, bir tür “müzakere” alanı yaratabilir mi?

Eşik, aynı anda hem bir ayrılma hem de bir temas noktasıdır. İki farklı dünyanın (bu dünyalar zihinsel ve fiziksel mekan kavramı üzerinden düşünülebilir) karşılaştığı, burada ve oradanın, ben ve ötekinin, içerisi ve dışarısının ve boydan boya kesilen tüm pratiklerin sınırlarında bir geçiş noktasıdır. Eşik, “mantıksal bir tersyüz etmenin yanı sıra zıtlıkların buluşma alanı ve iki ayrı mekan arasında gerekli bir buluşma ve geçiş noktası olarak, dünyanın ters çevrildiği yerdir”2. Bir tür arabulucu bölge, geçiş eylemliliğinin potansiyelleri, karşılaşmanın metaforu olarak eşik, bize çok şey vaadeder. Çünkü “karşılaşma, gerekli mesafenin (sınır) aynı anda hem muhafaza edilip hem de katedilmesiyle gerçekleşir… Eşikler, müzakereye dayalı bir özgürleşme projesinin mekansal karşılığı haline gelebilir”3. Bu ister coğrafi sınırlarımız, ister kişisel ve bedensel sınırlarımız ister düş gücü ve yaratıcılık sınırlarımız ya da anlamlandırma ve ötekilik deneyimlerimize dair sınırlarımız olsun, “eşik” deneyimi özgürleştirici bir jesti mümkün kılabilir.

"Sınırlar ve Eşikler" alt başlığı mimari, felsefi, psikolojik, politik ve estetik çerçevede mekan olgusuna odaklanıyor. Bu çerçevenin taşıdığı özgül bilgi ve eylem alanı, sanatçılar için hala güçlü bir aktarım alanı olarak beliriyor. Sanatçılar, çok uzun zamandır fiziksel ve zihinsel mekanların, sınırların ve eşiklerin ardında olanla yüzleşiyor ve yüzleşmeye devam ediyor. "Sınırlar ve Eşikler" başlığı da bu yüzleşmenin sanatsal forma dönüşme sürecindeki yolculuğa izleyiciyi de dahil ederek, kendi sınırlarını ve eşiklerini araştırıyor.


"Sınırlar ve Eşikler" alt başlığı çerçevesinde sergilenen çalışmalar:


Cengiz Tekin / Diyarbakır, 1977
“Bir parça özgürlük…”, 2018, kamusal alan projesi

Eda Aslan / İstanbul, 1993
“Bir kara parçası ve diğerleri”, 2018, Enstalasyon

Hasan Pehlevan / Silvan, 1986
“360 project” triptik / “Kazı Alanından Nesneler”, 2016-2018, değişen boyutlarda buluntu nesne üzerine müdahale

Huo Rf / Mersin, 1988
“Buyurgan Sessizlik” Serisi “D”, “M”, “H”, "Mu", 2016, tuval üzerine yağlıboya, 20 x 28 x 4 cm / Özel koleksiyon
“Buyurgan Sessizlik” Serisi Kolajlar “D”, “M”, “H”, "Mu", 2018, bakır ve pirinç levha ve yapıştırıcı, 24 x 27 x 2,5 cm

İhsan Oturmak / Diyarbakır, 1987
“Sokağın Zoru”, 2018, kamusal alan projesi

Iliko Zautashvili / Gürcistan, 1952
“Mega Arşiv”, 2018, mekana özgü enstalasyon, negative storage paket kılıfları, çeşitli boyutlarda nesneler
“SamsaraLoop”, 2003-2006, video, 2’52”/loop

İpek Duben / Istanbul, 1941
“Farewell My Homeland”, 2004-2005, kitap, 31.5 x 26 x 9cm sentetik ipek üzerine el ile foto baskı, tel, sandık açık: ahşap, metal, 60 x 30 x 16.5 cm
KOSOVA serisi I, II, III, IV, V, VI, VII, 2010, ipek baskı, 47 X 65 cm, 35. Edisyon

John Gerrard / İrlanda, 1974
“Western Flag”, 2017, simülasyon

Mahmut Celayir / Bingöl, 1951
“Ware”, 2017, tuval üzeri yağlıboya, 150 x 200 cm
“Bir Gezginin Öğle Sonrası”, 2016, tuval üzeri akril boya ve kağıt, 150 250 cm

MerkezkaÇ Sanat Kolektifi
Remzi SEVER, Barış SEYİTVAN, Uğur ORHAN, Helin ANTER, Murat KARTAL

“Esriklik Anları”, 2018, mekana özgü enstalasyon, 1000 adet 13x10x7 cm polyester akrep, değişebilir boyutta pencere ve oda

Metin Çelik / Adana, 1985
“Anti-kamuflaj”, 2018, mekana özgü yerleştirme, heykel, resim

Mürsel Argunağa / Bingöl / 1988
“İsimsiz”, 2015, yerleştirme, makine halısı, alçı figür parçaları, 200x300x35 cm

Nasan Tur / Almanya, 1974
“Direnç Olarak Bellek”, 2017, Full-HD Video, 206’
“Direneceğim!”, 2017, ayna, 100 x 80 cm, 5 edisyon
“Kimim Ben?”, 2017, ayna, 100 x 80 cm, 5 edisyon

Parastou Forouhar / İran, 1962
“Portreler”, 2018, İllüstrasyon-dijital çizim serisi

Seyhun Topuz / Balıkesir, 1942
“Buruşturulmuş Kağıt” serisinden , 2017

I- Bakır üzerine fırın boya, 96x142x125 cm
III- Bakır üzerine fırın boya, 38x62x46 cm
VIII- Bakır üzerine fırın boya, 24x95x60 cm
X- Bakır üzerine fırın boya, 83x110x75 cm

Youssef Nabil / Mısır, 1972
“Hiç Gitmedin”, 2010, video, DVD, 8’, AP
“Hiç Gitmedin” # VII ve # XI, 2010, renkli jelatin gümüş baskı, 50 x 75 cm