Arzunun TopoĞrafyasI

Sabancı Üniversitesi

KASA GALERİ

16.10. – 30.12. 2016

 

“Arzunun Topoğrafyası”

 

Seçil Büyükkan

Alper Aydın

Ali İbrahim Öcal

Ali Şentürk

Michael Pollan’ın ortaya attığı “Bir elmanın sizi kullandığını düşündünüz mü hiç?” sorusu, insan ile ehlileştirildiği, evcilleştirildiği ve tahakkümü altında değiştiği düşünülen botaniğin (doğanın), belki de birlikte evrimsel bir pazarlığın dolayısıyla aynı dansın aktörleri olduğunu ima eder. İnsani arzularla bitkilerin arzuları arasında, hayatta kalmanın diyalektik bir sürece göre yürüdüğü, iki tarafında katılımını gerektiren bir dans. İnsanın yaşamaya, güzelliğe, sağlığa, yarara duyduğu arzu ile bitkilerin (doğanın) varlıklarını sürdürmek için evrimsel çıkarlarında bu arzuları kullandıkları bir strateji ilişkisi… Birlikte evrimsel ilişkinin ortaklığında, geleneksel özne ve nesne ayrımı anlam taşımaz. Dünyayı etkin özneler ve edilgen nesneler ayrımı üzerinden algılamanın geçerliliğini yitirdiği bir zamanda, sanat aracılığıya ifade, dünyanın şiirsel bir bildirimi, bir bilgi yansıması, bir tarih kaydı, bir uyarı, bir an, bir varlık sunumu olarak edilgenlik gizi taşımaz mı?

“Sanatçı şeylerin haresini yansıtmalıdır” diyerek Cezanne’a atıfta bulunan Merleau-Ponty, özne ve nesne arasında kurulan diyaloğu, “şey”lerin bizimle kurdukların belli bir ilişkiyi, bizde uyandırdığı ya da bize dayattığı belli bir tutumu betimlerken, şeylerin özneyi kendine çekip büyüleyişi, baştan çıkarışı ve öznenin kendi dışındaki varlığa bulanmasından bahseder . Bu karşılıklı bir deneyim, insanla şeyler arasındaki ilişkiye yönelik egemen görüşteki o mesafeli tahakküm değil, başdödürücü bir içli dışlılıktır. Bu ilişkinin görsel bilgisi ise, sanatçıların konumlandıkları uzama yeniden bakmalarıyla, doğa ve çevreleriyle kurdukları diyalogda, arzumuzu fitilleyen, özne-nesne ilişkisinin olumlanması pahasına ortaya çıkan konvülsif güzellikte kendini ortaya koyar. Algısal deneyim, estetik deneyime alan açar.

1- Michael Pollan, “Arzunun Botaniği”, çev. Sevin Okyay, Domingo, İstanbul, 2011
2- Maurice Merleau-Ponty, “Algılanan Dünya”, Metis, İstanbul, 2014, s.28-31
3- Andre Breton, “Çılgın Aşk”, çev. İ. Yerguz, Dost, Ankara, 2003

“Arzunun Topoğrafyası”, doğadan, dağdan, kayadan, topraktan, taştan söz ederken, onları kuşatıyor, sarıyor, tamamlıyor, iyileştiriyor, yansıtıyor. İlk bakışta, sanatçılar tarafından elde tutulan şey(ler)de olağanüstü bir uysallık izleniyor, belki de “elde tutulanın, elde tutanı alttan alta kendine mal ettiği bir bağlılık” , özne ve nesnenin “bakış” yoluyla özdeşleştiği, ötekinin arzusunun nesnesi olduğumuz” gerçeği ve karşılıklı gerçekleşen “akıl dışı bir arzu” . Sergide izlenen üretimlerde, dünyaya karşı girişilen bir araştırma ve empati arzusu olarak, görsel algı deneyiminin verdiği duyguyu yakalayıp bakışa sunan sanatçılar, kimi zaman dolaysız kimi zaman mecazi olarak içine sızdıkları topoğrafyalar kurguluyor.

Seçil Büyükkan, dört tuval resmi ile galeri mekanında panoramik bir manzara kuruyor. Sanatçının, içsel bir sağaltım, terapötik bir eylem olarak resimlerine yansıyan, mekan ve zaman hakkında ipucu barındırmayan bu evreni, tuval yüzeyinden izleyicinin algısına yönelik akan düşsel topoğrafyalar sunuyor. Seçil Büyükkan, Doğu felsefesinde yer bulan “Ölmeden önce ölünüz” düşüncesinden yola çıktığı “Ölmek İçin Güzel Bir Yer” serisine ait bu üretimleri ile ölüm kavramını bedensel bir yokoluş olarak değil, ruh-zihin-nefs ayrımında bir tür arınma olarak ele alıyor. Devamında gelecek doğum serisinin de başlangıcı olan “Ölmek İçin Güzel Bir Yer”, varoluşun anımsanmasına, soyut bir özgürleşmeye, yaşamsal döngünün olumlanmasına, sonsuzluk arzusunun dışavurumuna kaynaklık eden bir fenomen olarak ölümü, doğa metaforu aracılığı ile tuval yüzeyine taşıyor.

Alper Aydın, doğanın içsel düzenine ait bir tür hafızayı taşıyan volkanik taşlara, insani düzene dair bilgiyi taşıyan gönyelerle müdahalede bulunuyor. Aydın’ın, genel olarak pratiğinin belirleyici ilkesi olan doğayı gözlemleme ve yerinde (geçici) müdahaleyi fotoğraf aracılığı ile sergi mekanına taşıyan “Organik Hatalar”, doğa algısı ve deneyimini görsel karşıtlıklar üzerinden yorumluyor. Sanatçının doğup büyüdüğü kentte, Ordu’nun Yason Burnu’nda gerçekleştirilen bu eylem, organik-inorganik, kaos-düzen, yabanıl-evcil, nesne-özne ilişkisinde gerilimli olarak görülen alanların sınırlarını araştırıyor, bir bakıma bu sınırların geçişliliğine işaret ediyor. Bu anıtsal formlar, jeolojik bilginin katmanları arasında, mimari ve tasarımın düzenleyici dili aracılığıyla insanın doğaya dönme, ona bulaşma arzusunun temsilleri olarak yükseliyor.

Ali İbrahim Öcal, galeri mekanında görsel, zihinsel ve bedensel deneyimi ile üç boyutlu bir diyagram olarak dağ manzarası oluşturuyor. Ressam-model, izleyen-izlenen ilişkisine dair bir araştırmayı da içeren bu çalışmayla Öcal, bir yeryüzeyinin karakteristik kıvrımlarını, formsal keskinlikleri ve amorfluğunu, malzeme, renk, derinlik, ışık 

4- Jean-Paul Sartre, “L’Etre et le neant”,Paris, Gallimard, 1976, s.671’den aktaran Merleau-Ponty, “Algılanan Dünya”, Metis, 2014, s.29
5- Jacques Lacan, “The Seminar Book III”, ed. J.A. Miller, NY, 1993, s.39’dan aktaran Yeşim Keskin, “Tanıma Arzusu Bağlamında Hegel ve Lacan”, Monolk, Sayı 4-5, 2008 Sonbahar

nitelikleriyle mekanda parıldayan bir kütle haline getiriyor, izleyicinin algısında yankı uyandırıyor. Analog olarak tasarlanmış formun, sanatçının seyir anının da bir modeli olması, öznenin seyir aracılığı ile imgeye sahip olma arzusunu açığa çıkarıyor. Bulunduğu fiziksel mekanın koordinatlarını taşıyan “41° 1’25.87”N - 28° 58’30.51”E”, manzaranın, hiçbir görsel izlenime tam olarak uymayan, aynı zamanda bir manzara karşısında görsel algının egemen bakışıyla aynılaşan, dolayısıyla manzaranın uzlaşımsal topoğrafını sergi mekana taşıyor.

Ali Şentürk, land-art sanatçısı Michael Heizer’ın “yerinden etme, yerine koyma” çalışmasına atıfta bulunduğu “Tarihsel ve Jeolojik Düzeltmeler” isimli serisinde, fotoğraflarını çektiği kayaların, doğal süreçte yok olan yada toprağın altında görünmeyen kısımlarını kolaj, çizim ve desen tekniklerini birleştirerek tamamlıyor. Üç boyutlu çalışmalarda ise Şentürk, doğadan topladığı parçalanmış kayaları, kendi içinde bir bütünsellik taşıyacak şekilde birbirine bağlıyor, birleştiriyor. Sanatçı, kimi zaman didaktik bir mantık çerçevesinde kimi zaman da romantik bir sezgisellik aracılığıyla gerçekleştirdiği bu “tamamlama” eylemiyle bir bakıma insan doğasının da gediklerini araştırıyor. Doğadaki sonsuz olasılıklar/olanaklar karşısında şeylerin vücuda gelmesindeki insani arzu ilişkisini “imgelem ve gerçek” üzerinden ele alan sanatçı, taşın bilgisine dolayısıyla varlığına ulaşmamıza katkıda bulunuyor. “Tarihsel ve Jeolojik Düzeltmeler”, apaçık var olan ile zihinsel sahip oluş düşüncesinin bir kipi olarak galeri mekanında konumlanıyor.

Derya Yücel
Mayıs-Kasım, 2016, İstanbul

Topography of Desİre

Sabancı University

KASA GALLERY

16.10. – 30.12. 2016

 

“Topography of Desire”

 

Seçil Büyükkan

Alper Aydın

Ali İbrahim Öcal

Ali Şentürk


“Did you ever think an apple using you?” This question of Michael Pollan alludes that human and botanic (nature) –which is thought to be tamed, domesticated, and changed under human domination– are perhaps together, actors of an evolutionary negotiation, hence the same dance: between human desires and plant desires, where survival functions depending on a dialectical process, a dance that demands the participation of both sides. A relation of strategy in which the human follows his/her desires to live, to beauty, to health, to benefit, and the plant (nature) uses this desire in favor of its evolutionary interests, to sustain its being… In this shared evolutionary relation, traditional distinction between the subject and object is meaningless. At times of conceiving the world over the distinction between active subjects and passive objects lost its validity, doesn’t artistic expression have a secret of passivity as a poetic statement of the world; a reflection of knowledge; a historical record; a warning, a moment; a presentation of being?
Merleau-Ponty referring to Cézanne says, “The artist must reflect the aura of things,” and defines a certain relation of “things” to us, a certain attitude that things motivate in us, impose on us; he talks about things luring, attracting, and seducing the subject, and the subject wallowing in an external being. This isn’t a mutual experience, nor the widely accepted detached domination that marks the relation between the human and things, it is a kind of stunning intimacy. And the visual knowledge of that relation is asserted with the new look of artists to the space they are located, in the convulsive beauty that incites our desire, in the dialogue established with nature and environment, that comes out at the expense of affirmation of the subject-object relation. Perceptive experience opens a space to aesthetic experience.
“Topography of Desire,” while talking about nature, mountain, rock, soil, stone, encompasses, embraces, completes, heals, reflects them. At first glance, an extraordinary docility is observed in the thing(s) retained by artists; maybe this is “an attachment in

1- Michael Pollan, “Arzunun Botaniği,” trans. Sevin Okyay, Domingo, Istanbul, 2011.
2- Maurice Merleau-Ponty, “Algılanan Dünya,” Metis, Istanbul, 2014, p. 28-31.
3- André Breton, “Çılgın Aşk,” trans. İ. Yerguz, Dost, Ankara, 2003.

which the retained one appropriates the retaining one underhandedly,” the reality that the subject is identified with the object by means of “looking,” that “we become the object of the other’s desire,” a mutual “irrational desire.” Artists, with their works at this exhibition, catch a sense of this visual perception experience as a research initiative towards understanding the world, as a desire of empathy; they construct topographies into which they penetrate sometimes indirectly sometimes metaphorically, and present it to the viewer. 

Seçil Büyükkan, with her four-canvas painting, constructs a panoramic landscape in the gallery space. This universe of the artist reflected to those paintings as a way of inner healing, an act of therapy –a universe that doesn’t accommodate any clue about space and time– presents imaginary topographies flowing into the viewer’s perception from the canvas surface. Seçil Büyükkan, with her works in the series titled A Nice Place to Die that she created based on the idea of “die before dying” in Eastern philosophy, takes the concept of death not as an annihilation but as a kind of purification at the intersection of spirit-mind-soul. A Nice Place to Die is also the beginning of another series to come, namely the birth series; it carries the death phenomenon as the source of remembering the existence, an abstract liberation, an affirmation of the life cycle, a manifestation of desire of eternity, onto the canvas surface via the metaphor of nature. 

Alper Aydın intervenes in volcanic stones that carry a kind of memory of the inner order of nature, with protractors that carry knowledge about the human order. Aydın’s work titled Organic Mistakes that takes his observations of and (temporary) intervention in nature –a decisive principle of his artistic practice in general– via photography to the exhibition space, interprets his perception and experience of nature based on visual oppositions. This act that took place in Yason Cape of Ordu, the city of birth and childhood of the artist, investigates the borders of apparently tense areas in the organic-inorganic, chaos-order, wild-domestic, object-subject relation, in a way, points to the transitivity of these borders. These monumental forms are standing as representations of human’s desire to return to nature, to infiltrate via organizing language of architecture and design between stratum of the geological knowledge. 

Ali İbrahim Öcal constructs a mountain landscape with a 3-D diagram in the gallery space, with his visual, mental and corporeal experience. Öcal, with this work including a research on painter-model and viewer-viewed relation, converts characteristic earth folds, their sharp and amorphous forms into a shining mass at the gallery with the material, colors, depth and light he uses, creating reflections in the perception of the viewer. The form having been designed analoguely is also a model of the viewing moment of the 

4- Jean-Paul Sartre, “L’Etre et le neant,” Paris, Gallimard, 1976, p. 671, cited by Merleau-Ponty, “Algılanan Dünya,” Metis, 2014, p. 29.
5- Jacques Lacan, “The Seminar Book III,” ed. J.A. Miller, NY, 1993, p. 39, cited by Yeşim Keskin, “Tanıma Arzusu Bağlamında Hegel ve Lacan”, Monolk, no. 4-5, 2008 Fall.

artist, which reveals out the subject’s desire of possessing the image by means of viewing. The title of the work is the physical coordinates of its location: 41° 1’25.87”N - 28° 58’30.51”E. This choice of title carries the conventional topography of the landscape which cannot perfectly fit into any visual viewing, which at the same time becomes the same with the dominant look of the visual perception in the face of a landscape, into the exhibition space.

Ali Şentürk, in his series titled Historical and Geological Corrections that makes a reference to the land-art artist Michael Heizer’s “Displaced/Replaced,” completes the parts of the rocks he photographed, that actually vanished away in natural processes, or their invisible parts located underground, with a combination of collage, drawing and sketch techniques. And in his 3-D works, Şentürk connects and combines pieces of rocks he collected from nature, to construct a kind of unity in themselves. The artist, with this act of “completing” realized sometimes with a didactical logic, sometimes with a romantic intuitionism, in a way, investigates the breaches in human nature. By tackling the human desire towards the embodiment of things in the face of infinite possibilities/opportunities in nature via “imagination and reality,” he helps us to reach to the knowledge of stone, hence its being. Historical and Geological Corrections is located in the gallery space as a modality of the idea of the explicitly existing thing and the mental possession of it.

Derya Yücel
May-November, 2016, Istanbul