Cendere Sanat, disiplinlerarası bir anlayışla günümüz sanatını merkeze alan, sanatın tüm disiplinlerine açık, kapsayıcı bir mekân olarak İstanbul’un enerjisine, kültür ve sanat yaşamına özgün ve etkileyici bir katkı sunmak üzere kapılarını açıyor.
Güncel sanatın canlılığını, dinamiğini, dönüşen anlatım biçimlerini ve disiplinlerarası diyaloğu ön planda tutan bir vizyonla kurgulanan Cendere Sanat, kültürel çeşitliliği yansıtan ulusal ve uluslararası sergiler, paneller, konferanslar ve performansların yanı sıra izleyicisiyle de ilişkiler kuracak programlarıyla İstanbulluların yeni kültür sanat mekânı olmayı hedefliyor. Cendere Sanat, tarihi dokusundan ilham alınarak oluşturulan ilk sergisi “Akışın Tanığı” ile sanatçıların fiziksel, bilişsel ya da düşsel mekânları kendilerine ait kılma girişimini, mesken olarak suya yerleşen imgeler aracılığıyla açığa çıkarmayı hedefliyor. Çünkü tıpkı “Su” gibi sanat da yaşamın kaynağı, canlılığın ve varoluşun temeli, iyileşmenin ve arınmanın aracıdır. Küratörlüğünü Derya Yücel, Ebru Yetişkin ve Marcus Graf’ın üstlendiği sergi, birlikte var olabileceğimiz, deneyimleyebileceğimiz, öğrenebileceğimiz ve akış deneyimini hatırlayabileceğimiz bir davet sunuyor.
İstanbul’daki kentsel değişimin şiirsel, mimari, tekno-bilimsel, mitolojik, politik, ekolojik ve felsefi yönlerine odaklanan davetli sanatçılar ve araştırmacılar, yaşamı belki de daha mutlu, güçlü ve anlamlı kılmak için geçici bir özerk bölge yaratıyor. Bu bölgeyi yaratırken; hayatın akışına tanıklık etmek, aynı anda hem çok fazla dikkat gerektiren hem de dikkat dağıtıcı bir eylem olarak karşımızda duruyor. Bilgi akışı, hatıraların akışı, zamanın akışı, trafik akışı, ticaret akışı, enerji akışı ve sorumluluklarımızın akışında bireyler kendilerini bu baloncuklar içinde ve sanki güçlü bir su akıntısı tarafından taşınıyormuş gibi yüzer gezerken bulabiliyor. Sergi, “akışa tanıklık ederken neleri keşfedebiliriz?”, “Endişeler, kederli düşünceler ve hayal kırıklıkları olmadan zamanda akıyormuş gibi hissettiğimiz o değerli küçücük anlar nelerden oluşuyor?”, “Farklı bakış açıları ve çeşitli yaşam akışlarına tanıklık etmenin yollarını öğrenebilir ve unutabilir miyiz?”, “Aynı anda hem kök salmak hem suyun akışına kapılıp köksüzlüğe yol almak mümkün müdür?”, “Merkezsiz, akışkan ve ortak bir dünya yaratabilir miyiz?” sorularının cevaplarını arıyor.
Serginin başlığı olan “Akışın Tanığı”, hem güncel sanatın hem de günümüz yaşamının gözden geçirilmesinde bir referans olarak kullanılıyor. Sergide yer alan sanatçılar, toplumumuzu şekillendiren akıntının gücünü eleştirel bir biçimde ortaya koyuyor. Bu güçlü akıntı, pervanelerden akıp giderken aynı zamanda yaşadığımız mega şehrin sokaklarına karışıyor. Alper Aydın, Burçak Bingöl, Çağrı Saray, Dilara Akay, Ebru Döşekçi, Elçin Acun, Elmas Deniz, Fırat Bingöl, Genco Gülan, Gizem Renklidağ, Gözde Mimiko Türkkan, Gökhan Avcıoğlu, Gülçin Aksoy, Gülhatun Yıldırım, Hüsamettin Koçan, İrem Tok, Onur Mansız, Pınar Öğrenci, Silvia Bener, Uğur Cinel, Volkan Aslan, Yasemin Özcan’ın eserlerine ev sahipliği yapan “Akışın Tanığı” sergisi 24 Ekim 2022-30 Nisan 2023 tarihleri arasında gerçekleşiyor.
POMPA İSTASYONU’NDAN CENDERE SANAT’A
Osmanlı Dönemi’nin sonlarında inşa edilen Cendere Su Pompa İstasyonu, İstanbul’un günümüze kadar ulaşan az sayıdaki endüstriyel miras yapılarındandır. Kentin ana su hattı olan Taksim suyu tesislerinin artan ihtiyacı karşılayamaması nedeniyle II. Abdülhamit tarafından 1902 yılında inşa ettirilen yapı, kentin kaynak sularından beslenen ikinci büyük şebekesi olan Hamidiye Su Sistemi’nin bir parçasıdır.
İnşa edildiği dönemde su kalitesi bakımından “en saf ve kaliteli içme suyu” olan Hamidiye sularının, Beşiktaş Yıldız Sarayı’na kadar uzanan yol üzerindeki tüm semtlere dağıtımının sağlandığı Cendere Su İstasyonu’ndan şehirdeki yaklaşık 100 çeşmeye günde 1200 metreküp suyun pompalandığı bilinmektedir. Zaman içinde 33 metre yüksekliğindeki tuğla bacasını kaybeden yapı, elektrikli sisteme geçilmesinin ardından bazı iç mekân alanlarında değişime uğrasa da günümüze özgün dokusunu büyük oranda koruyarak ulaşmayı başardı. 1990’lı yıllara kadar istasyon fonksiyonunu sürdürmekle beraber, artık şehrin sadece birkaç çeşmesine su vermekteydi. Yeniden işlev sürecini tasarlarken şehir içinde ihtiyaç duyulan hizmet alanlarını göz önünde bulunduran İBB Miras’ın İstanbul’un dört bir yanında titizlikle yürüttüğü kültürel miras alanlarının korunması ve yeniden kent yaşamına kazandırılması çalışmaları kapsamında ele alınan yapı, çağdaş sanat alanı olarak yeniden işlevlendirilerek “Cendere Sanat” olarak kapılarını İstanbullulara açtı.